Çalışanneyim…Çalışan neyim?

Uzun mesailer yapan birisi olarak iş yaşantısına girdiğimden beri, birşeyler boyama dürtümü hep ötelemiştim. Fırsatları zorlayarak, biraz da kursu veren kişinin toleransı ile bir ahşap boyama kursuna başladım. Kendisi de akademisyen olan hocamız akşam normal başlama zamanından biraz geç gitmeme izin veriyordu. Geç başlayınca bitemeyen boyamalar için geç saatlere kalmama ses çıkarmıyordu. Merak ediyordum niye dinlenme saatlerini bizimle geçirmeye bu kadar özveriliydi… Bir akşam bunun cevabını aldım. Dedi ki: Hiçbiriniz, boyasını aletini unutmuyor, söz verdiği gibi bitireceği işleri bitirip getiriyor. Diğer kursiyerler hiç böyle değil, gün içinde vakti olduğu için gelenler ya birşeyini unutuyor, ya gelmiyor. Geç saate kalıp sizlerle çalışmayı gün içinde onlarla uğraşmaya yeğliyorum.

Geçen sene oğlumuzun okul seçimi, okuldaki görüşme günleri, gösteri günü derken yıllık iznimin önemli bölümünü bu işe vakfettim. Anaokulundayken okulun sahibesi, benim okul etkinliklerine katılım yüzdemi, herhangi bir şey danışmak, anlatmak için okulu aradığım sıklığı çok takdir ettiğini iletmişti.

Çalışan annelerin çalışmayanlara göre avantajı çok. Çünkü, çocukları ile daha yoğun ve gerektiği kadar ilgileniyorlar. Beraber geçirdikleri zaman kıymetli ve devamlı olarak birşeyden feragat ederek o saati beraber geçiriyorlar. Tercih ettikleri ve bilinçli yapılandırdıkları bir ilişki biçimi geliştiriyorlar. Bu nedenle de çocukla olan ilişkileri zinde kalıyor.

Çalışan anneler ne hissediyor? Belki suçluluk duygusu, eksik yapıyormuş duygusu, belki başka birşey ama sonuçta bu ilişkiye önem verdikleri hissediliyor. Bu konuda daha çok konuşuyor, yardım istiyor, düşünüyorlar. Gösterdiği çabanın geri dönüşünü daha iyi gözlemliyor, çocuğunun tepkilerini izliyor, anlamlandırmaya çalışıyorlar.

Görevim gereği pekçok profesyonelle mülakatlar yapıyorum. Genelde insan ilişkilerine yönelik bir sorum var ki, sohbeti ilerletirken çok yararlı oluyor. Çocukları olan hanımlara çocuğuna bakan kişilerin ne kadar süredir onlarla beraber olduğunu soruyorum. Aldığım yanıtlardan çıkardığım bir sonuç var. Eğer çalışan anne, çocuğu için yararlı olduğuna inandığı bir yardımcıyla çalışıyorsa, onunla uzun süreli devam etmek için çaba sarfediyor. Arada çocuğu olmasa, o kişiyle yolları çok sudan bir sebeple bitirecekken, avantajı-dezavantajı tartıp dirayetle bazı şeyleri yöneterek uyumlu bir çabaya girişiyor. O kişiyi de anlamaya çalışıyor, yapıcı ve müzakereci bir tutum geliştiriyor. Kesinlikle yürümeyeceğini hissettiği yerde ilişkiyi kesiyor.

Gözlemim, aynı zamanda anne olan her çalışan, çocuk büyütmenin gerektirdiği, iletişim ustalığı, müzakere becerisi, tolerans, empati, zaman yönetimi, sahiplenme duygusu, dayanıklılığı günün her saatinde yeniden öğreniyor. Her kişinin öğrenim performansı elbette değişik olmakla beraber mutlaka bu sürece dahil oluyor.

İşverenler açısından harika bir eğitim fırsatı… Maliyeti olmayan, sürekli pekiştirilen bir beceri eğitimi, dünyanın hiç bir yerinde bulunmaz. Çocuk doğuran hanımların işe konsantrasyonu düşer diye düşünen zihniyetler de yok değil ama bence hepsi içten içe benim söylediklerimi haklı buluyor. Verimi düşüren çocuklu olmak değil, olsa olsa çalışan anneye empati gösteremeyen işyeri iklimi olabilir.

Saygılarımla,

Özlem Balkan