Sevgili Seyirciler Hikayesi

Kim bu çocuklar? dedi sunucu. Cevap iş dünyasından geldi.

Cevap: 31 mayıs 2013 -1 ocak 1980=33 yıldan beri doğanlar onlar. Genelde dede anane veya ana babaları yanlarında. Biz çok uğraşıyoruz valla onlarla bir süredir. Öğrendiklerimizi size anlatalım. Belki yararı olur.

“Yeni işe aldıklarımız bir tuhaf” söylemi ile başladı her şey. Doğrusu bu, bizim kutulayıp etiketleyerek anlamaya çalıştığımız bir hal. Adına Y dendi.1980 sonrası doğanların tüm dünyada nerede yetiştiğinden, kültür farklarından bağımsız olarak ortak özellikler gösterdiğine dair uzun araştırmalar ve danışmanlık disiplinleri var. “Tuhaf”lıkları sınıflayıp ne olduğunu tanımlamakla ve sonra da  anlayıp onlara nasıl davranmanın verim sağlayacağına dair tavsiyeler veriyorlar bize.

Onlarla iş üretmek zorunda olduğumuzdan ilk biz vakıf olduk tabiri caizse…Bir de akademisyenler tabii. Onlar da “bu öğrenciler değişti, tahtaya yazıyorum, çıkarıp fotoğrafını çekiyor” diyor hocalar. Yazmaya tenezzül etmiyor. Niye yazayım ki, çekilin azıcık kenara hocam çekivereyim diyorlar.

Çünkü, Yler, bilişim teknolojilerinin yükseldiği ve insanların, kurumların yaşamını değiştirdiği bir dönemde doğdular. Dijital teknolojilerle büyüdüler. Şu an genç yaşta hem tüketici hem üreten konumundalar. Her yeni kuşak kendinden bir öncekini sorguluyor ancak Y kuşağı bunu daha keskin bir şekilde yapıyor.

Eğtimlerde kuşakların özelliklerini ekrana yansıtırız.  1965’den önce doğanlar (babyboomer) için kullanılan sıfatlar, 65 sonrası Xler için tanımlar şu, bir de Yler var 80 sonrası denir. Bir katılımcı şöyle demişti. Ben 31 Aralık 1979 doğumluyum. X listesindekilerin yarısı bende var ve Y listesinin de yarısı bende var. Çok gülmüştü, biz de gülmüştük.

Artık sadık, zorluklara dayanıklı, sorgulamadan öğrenip gece gündüz deli gibi çalışan kariyer odaklı Xlerimiz yönetici olmuşlardı. Yöneticilerimiz fark ettiler ki, yeniler kendileri gibi değil. Motivasyon faktörleri farklı. Kötü haber şuydu yöneticiler için, artık işe alım havuzundan X çıkmıyordu. Gelenlerin hepsi farklı dozajlarda da olsa Y idi. Eğitimler verdik yöneticilere. Nasıl davranmalıyız diye evrilmeye çalıştı Xler. Anlamayıp kendisine koçluk becerisi katamayanlar, yüksek personel devir hızları ile baş başa kalıp çok adam kaybeden yönetici oldular.

Y kuşağı hep bir önceki kuşaklar tarafından saygısız olarak tanımlanıyor. Oysa, Y kuşağı saygı göstermeden önce saygının kazanılması gerektiğini düşünüyor ve bu felsefeyle hareket ediyor. Çıkış görüşmelerinde açık, net Yler, “müdürüm benden koşulsuz saygı bekliyor, ben saygıyı otomatikman veremem ki hakketmiyor saygıyı, onunla uğraşamam ben, gidiyorum” derler.

Bu kuşağa mensup kişiler “sadık çalışan” değil. Geleceğin belirsizliğinde  eskiler plan yapıp ona uymaya çalışır. Kontrol kasları fazla gelişmiştir. Aslında şimdilerde geleceği planlamak mümkün değil, değişmeyen tek şey değişimken Y olayı şöyle görüyor. Gelecek, seçeneklerle dolu bilinmeyen bir dünya.

Dengeli yaşayacağım

Y kuşağı stratejilerinden McQuenn, Y kuşağının son derece güçlü bir iş ahlakı olduğuna dikkat çekerken, bu kuşağın bir önceki kuşak kadar işkolik olmadığını ve özel yaşantısına da özen göstererek dengeli bir yaşam kurmaya özen gösterdiğini söyler. Öncelikleri bir önceki kuşaktan farklı olan Y kuşağı, amaç motive edici ise hırsla çalışır. X yönetici, gelip “departmanda hepsi aynı anda hamile kaldı ya, bana garazı var bunların, çocuk yapacağım dedi yaptı kız, ben işler aksamasın diye müdürüm izin verene kadar çocuk yapamamıştım diye ifade ederler. Önce kızar sonra Yyi severler.

Tartışırız anlaşırız

Yleri, diğer kuşaklardan farklı kılan en önemli özelliği ise onların tartışmacı olması. Daha doğrusu önceki kuşaklar, onlara bu atfı veriyor. McQueen’e göre aslına öyle değiller. Sadece siyah ve beyazı ayırt eden keskin bir tarzları var. Y kuşağı “neden” sorusunu sormayı seviyor ve bu da otoriteye boyun eğmediklerini gösteriyor. Haklarını bilen ve otoriteye boyun eğmeyen bu kuşak, ilgisiz veya adaletsiz gördükleri ile mücadele etmeyi biliyor. McQueen’e göre Y kuşağı gerçeğin mutlak olmadığı ve göreceli olduğu felsefesini taşıyor.

Y kuşağı hakkında bilinen en yaygın yanlış ise bencil oldukları düşüncesi. Y kuşağının diğer kuşaklara göre daha sorgulayıcı olması onların bencil oldukları anlamına gelmiyor. “Aksine farkındalık sahibi olan bu kuşağın gönüllü işlere daha fazla zaman ayırdığı ve bir şeyleri değiştirmek için çabaladığı gerçeğini inkar edemeyiz” diyor McQueen. Neredeyse sosyal sorumluluk klubü olmayan firma kalmadı. Hatta nasıl kulüp kurulur eğitimleri var.

Hayattan zevk almak gerek

McQueen, bu kuşağın “hayattan zevk alma” anlayışını tüketime yansıttığını ancak kesinlikle savurgan olmadığını aksine son derece bilinçli tüketiciler olduğunu söylüyor.

İletişmek önemli

Y kuşağına dair önyargıyla  “bunlar iş yapmaz, savruklar, şunu yap dediğimde “niye yapıyoruz” diye soruyor, yap geç kardeşim, vakit kaybetme” diyen nice yönetici gördük. McQueen, bu kuşağın değişime ayak uydurması, yaratıcı olması, teknolojiyle iç içe olmasından ötürü dünyayla ve insanlarla doğal bir etkileşim içinde olduklarına inanıyor. Zaten Facebook ve Twitter gibi ağların bu kadar hayatımızda olmasının nedeni bu. Onlar kullanıyor yoğunlukla.

Her şey hemen olsun, hızlı olsun

Diğerlerini çok sinirlendiren bir özellik de Ylerin kendinden emin tavırları.  Zor olan için uğraş vermeyen bu kuşak, popüler kültürle iç içe büyüdüğü için hayatın kolay olmasını istiyor. Internet hızı düşünce depresyona girebiliyor, tabiri caizse.

McQueen’e göre, eğer motiveyse iyi çalışan ve haksızlığa tahammül edemeyen bu kuşaktan işyerinde itaat beklemek yersiz. Gösterdiği çaba karşılığında mutlaka takdir edilmeyi bekleyen bu insanların yine de sadık ve başarılı olmaları mümkün. Takdir dediysek parasal ödül bunu sadece bir parçası, alıp konuşmak, fikrini sormak, projeye dahil etmek gibi takdirleri yaşamak istiyorlar. Eğer şunu başarırsak sonuç elde ediyoruz: Yaratıcılığı engelleyen yapılardan uzaklaşıp insan kaynakları stratejisini hızla bu insanların çalışma disiplinine göre değiştirirsek.

Yöneticilere, onları oldukları gibi kabul etmesi gerektiğini salık veriyor çünkü McQueen.

İş dünyasını dinlerken şunları düşünebiliriz:

Sokaklarda yaşlılar ve torun yaşındakilerin bir arada olması da tesadüf değil çünkü babyboomer ve Y daha iyi anlaşır. Babyboomer, yaşanmışlığın verdiği olgunlukla bunu daha rahat yapabilir.

X evde aman oğlum/kızım gitme diye uğraşırken, dede arkadan çıkıp karışmayın torunuma o gitmek isterse gider tavrı sergileyebilir. Nitekim öyle yapıyor. Çünkü belki kendinin içinde kalmıştır. Çiçek çocuk olmamak. Parktakiler, aynı öyle çiçek çocuk gibiler. Kitap okuyup şarkı söylüyorlar. Tuhaf!

Zavallı X ise, ama baba beni hiçbir yere göndermezdin bırak gösteriye gitmeyi diye içsel sorgulamalarla başbaşa kalır. Çocuğuna peki madem evde durmayacaksın diye elinden tutup götüren (bari başında olayım) diyen ebeveynler var. Kontrolcü ana-baba X.

Ben lafı ortaya koyarım beğenen alır, beğenmeyen almasın.

İmza, Y olmaya çalışan X danışman Özlem Balkan